Belirli bir ölçeğe erişmiş her şirketten asgari olarak müşteri ve tedarikçileriyle ilişkilerini geliştirmesi, riskini yönetmesi, iç kontrol mekanizmasını oluşturması, yönetim kurulunun strateji belirlemesi, mevzuata uyması, etik ilkelerini oluşturması ve şeffaflık gibi önemli fonksiyonları yerine getirebiliyor olması beklenir. Sanırım buraya kadar herkes mutabıktır. Ancak, bunlara bir de bağımsız üye ifadesini ekleseydim, eminim akıllara hemen kurumsal yönetim gelecekti ve maalesef birçokları tarafından konuya mesafeli bakılmaya başlanacaktı.
Vurgulamaya çalıştığım gibi, kurumsal yönetim aslında basitçe “şirket” demektir. Özellikle Anadolu’da küçük ölçekli ancak başarılı performans sergileyen şirketlerimiz, kurumsal yönetimin bağımsız üye ve komiteler gibi sadece belirli ve belki de biraz magazin haline gelmiş konularına odaklanmaları nedeniyle, maalesef büyük resmi kaçırabiliyorlar. Halbuki, şirketler kurumsal yönetim ilkelerine kendi operasyonel ve finansal büyüklüklerine göre ve en önemlisi, büyüme hedefleri doğrultusunda aşama aşama uyum sağlayabilirler. Nitekim, OECD’nin ilkeler üzerinde yapmakta olduğu son revizyon çalışmasında da buna vurgu yapıldığını görüyoruz. Ülkemizde ise, bu konu zaten payları borsada işlem gören şirketler açısından mevzuatla netleştirilmiş durumdadır. Kurumsal yönetim ilkelerine adım adım uyum sağlandıkça ve bunun faydaları da operasyonel ve finansal sonuçlara yansımaya başladıkça, nispeten kaygıyla bakılan bazı ilkelere de daha ılımlı ve tarafsız bakılmaya başlanacaktır. Söz gelimi, bağımsız üyelerin sadece küçük pay sahiplerinin değil, ana ortak dahil bütün pay sahiplerinin menfaatini gözetmek için var olduklarına ikna olunması gibi.
İşte bu yaklaşımla, kurumsal yönetim anlayışının en önemli temsilcilerinden biri olan İş Yatırım, ülkemizde 10 yılı aşkın bir süredir kurumsal yönetimin tanıtılması ve anlaşılmasında önemli rol üstlenmiş olan Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’ne ve bu çerçevede gerçekleştirilen Anadolu Seminerlerine destek olmaktadır. Bu seminerlerde tacirler, yöneticiler, ulusal ve yerel basın, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve üniversite öğrencileri gibi kentin önemli bir kesiminin temsilcileriyle bir araya geliniyor ve kurumsal yönetiminin önemine yılmadan, yorulmadan dikkat çekilmeye çalışılıyor.
İş Yatırım olarak Anadolu Seminerlerinde özellikle yatırımcı gözünden kurumsal yönetimin önemine dikkat çekmeye çalışıyoruz. Nasıl ki insan bilmediğinden korkar ve yaklaşmaz, yatırımcı da bilmediği şirketten korkar ve yatırım yapmaz diyoruz. Bugün kaynak sağlamada şirketlerin operasyonel ve finansal performanslarının önemli olduğunu, fakat gelecekteki performanslarının daha da önemli olduğunu söylüyoruz; çünkü şirkete ortak olan yatırımcı kar ve temettü beklentisinde olacakken, kreditör de vadesi geldiğinde alacağını tam olarak almak isteyecektir. Her iki yatırımcı grubu tarafından da kurumsal yönetim, şirketin finansal başarısının sürdürülebilir olmasının en önemli teminatı olarak görülmektedir. Dolayısıyla, kurumsal yönetim anlayışını benimsemiş olan şirketlerin yatırımcılar tarafından daha az riskli olarak görüldüğünü ve bunun da şirketlerin daha avantajlı şartlarda kaynak bulmasını sağladığına vurgu yapmaya çalışıyoruz. Özetle, kurumsal yönetimin sadece teorik faydalarına değil, mali tablolara olan etkisinin de altını çizmeye çalışıyoruz.
Türkiye’de 2011 yılından bu yana son dört yılda özel sektör borçlanma aracı (“ÖST”) piyasası yaklaşık &0 büyüme kaydetti ve 2014 yılında 516 adet ihraçla 66,4 milyar TL’ye erişti. Bu büyüklüğün yaklaşık �’i bankalar ve diğer finansal kuruluşlar tarafından gerçekleştirildi; yani, birçok reel sektör şirketine göre finansal performansına ilave olarak kurumsal yönetim uygulamalarını iyi şekilde gerçekleştiren kuruluşlar tarafından. Bu kuruluşlar diğer şirketlere göre daha uygun maliyetlerle kaynak yaratabiliyor. Zira, yatırımcılar iyi yönetim sonucunda finansal başarının devam edeceğini düşünmektedirler.
Elbette Anadolu’daki tacirlerimizi büyük finansal kuruluşlarla karşılaştırmıyoruz. Ancak, kurumsal yönetime uyum sağlandıkça, şirketlerin kendi liglerinde rakiplerine göre daha uygun koşullarda kaynak bulabileceklerinin ve dolayısıyla büyümek için avantaj sağlayabileceklerinin altını çizmeye çalışıyoruz.
Kendi büyüklüğü ve hedefleri doğrultusunda kurumsal yönetim ilkelerine uyum sağlamayı yol haritası olarak benimseyen şirketler, yarın da ayakta kalacaklardır. Özellikle “ilk kuşak yapar, ikinci kuşak sahiplenir, üçüncü kuşak batırır” sözünü duymuş olan Anadolu’daki tacirlerimizin konuya bu açıdan yaklaşmaları ve değerlendirme yapmalarını öneririm.
Ozan Altan
Müdür | Yatırımcı İlişkileri
Bu yazı, 28 sayılı TKYD dergisinde de yayımlanmıştır.