Türkiye’nin iklim ve toprak yapısı, bir kaç tropikal bitki hariç, her türlü bitkisel üretimin ve hayvan yetiştiriciliğinin ekonomik olarak yapılmasına uygundur. Dünya Gıda ve Tarım Organizasyonu (“FAO”) verilerine göre Türkiye üretilebilen ürün çeşitliliğinde dünyada üst sıralarda bulunmaktadır. Dünya ticaretinde 25 meyvede ilk üç üreticiden biri olan Türkiye, fındık, incir, kayısı üretimde tartışmasız lider konumundadır.
Tarımsal ürün ithal eden coğrafi bölgelere (Ortadoğu, Kuzey Afrika, AB ve Kafkaslar) yakınlık ve gıda potansiyelinin yüksek olması Türkiye’nin bu alanda bir başka önemli avantajıdır. Bununla beraber AB’ye üyelik sürecinde tarımla ilgili hukuki mevzuatların iyileştirilmeye başlanması da sektör adına diğer olumlu bir gelişmedir.
Öte yandan, başta artan şehirleşme olmak üzere çeşitli sebeplerle ülkemizin en değerli varlıklarından biri olan tarım topraklarımız yıldan yıla adeta erimektedir. Resmi rakamlara göre 20 yıllık bir süre içinde 3,5 milyon hektar tarım arazisi kaybettik. Türkiye ekilebilir arazi açısından halen kötü bir durumda olmasa da; arazinin parçalı oluşu, tarım ve hayvancılıkta ölçek ekonomisi yaratmada ciddi zorluklara sebep olmaktadır. Bununla beraber, küçük ölçekli üreticiler arasında işbirliği ile rahatlıkla yaratılabilecek gider paylaşımı çeşitli sebeplerle gerçekleşmemektedir. Tarımsal üretimde kullanılan girdilerde dışa bağımlılık ve kur kaynaklı değişken maliyet ile söz konusu girdilerin bilinçli kullanılamıyor olması da tarım sektörünün zayıf tarafları arasındadır. Bu sebeplerle, tarım sektöründe arazi birleşmeleri, üreticiler arası işbirliği ve teknik eğitimin geliştirilmesi sektörün geleceği açısından önemlidir.
Türkiye 15 milyon tona yaklaşan süt üretimi ve tüketimi dünyada 15. sırada yer almaktadır. Türkiye’de hayvancılık tıpkı tarımsal üretimde olduğu gibi küçük ölçekli aile işletmeleri olarak yapılmaktadır. Bu alanda 30 başa kadar olan küçük ölçekli çiftlikler üretimin büyük bölümünü oluştururken dünya süt üretimin lideri olan AB Ülkeleri’nde süt üretiminin %95’i 50 baştan başlayan orta ve büyük çaplı endüstriyel çiftliklerde yapılmaktadır. Türkiye’de 2,5 milyon tane süt üreticisi olduğu ve üreticilerin ortalama 2,2 başa sahip olduğu tahmin edilmektedir. Süt verimi büyük ölçüde hayvan ırkları, yem kalitesi, bakım ve yetiştirme koşullarına göre belirlenmektedir.
Türkiye süt hayvancılığı alanında, süt üreticileri kooperatifleri ve özel sektörün işbirliklerinin yanı sıra kamu idaresinin süt üretiminin geliştirilmesi için verdiği teşvikleri sayesinde hayvan ırklarının verimlilik yönüyle ıslahı, yem kalitesinin arttırılması ve bakım tekniklerinin geliştirilmesi ile toplam üretimini arttırmıştır.
Son dönemde ilgi çeken yatırım alanlarının arasında tarım ve hayvancılık ilk sıralarda yer alıyor. Eskiden işadamları yatırım yapılacak alanlar arasında tarım ve hayvancılığı saymazken bugün pek çok grup bu alana yatırım yapıyor.
Bu alanın cazibesini artırmasının en önemli sebebi kuşkusuz dünya nüfusunun hızla artıyor olmasıdır… Tarımsal alanların hızla daralması, su kirliliği ve kıtlığı, tarımsal üretime önem verilmemesi, küresel ısınma gibi nedenler yatırımcıların bu alanlara ciddi ilgisini çekiyor. Öyle ki tarım ve hayvancılık geleceğin sektörü olarak gösterilmektedir.
Sektörün geleceğine olumlu katkı yapan gelişmeler:
- Kayıtlı işlemlerdeki artış
- Kamu idaresinin tarımsal ve hayvansal ürünlerde fiyat istikrarı sağlamasına yönelik çalışmaları
- Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin kaynak kullanımındaki verimliliğe ve iş gücü eğitimine etkisi
- Perakende kanalının gelişimi, tüketicilerin markalı ve ambalajlı ürün tüketiminin artışı
- Ev dışı tüketim pazarının hızlı büyümesi ve önemli bir satış kanalı haline gelmesi
- Bu sene bir miktar sıkıntılı bile olsa yakın coğrafyalara artan gıda ticaret hacmi
Gıda Sektörü Şirket Birleşme ve Devralmaları
Gıda, tarım ve hayvancılık sektöründe yerli ve yabancı stratejik yatırımcıların yanı sıra özel sermaye fonları ve kalkınma bankalarının iştahını son beş yılda gerçekleşen birleşme ve devralma işlemlerinde görüyoruz. İş Yatırım olarak öncülük ettiğimiz birleşme ve devralma piyasasının gelişimi bizleri sevindiriyor.
Bu yöndeki işlemlerimize örnek olarak özel sermaye fonu Investcorp’un Tiryaki Agro’ya ortak olarak alınmasını, Antgıda’nın (Fora Zeytin) Mermerler Grubu’na satılmasını ve Moova Süt’ün Tat Gıda’ya satılmasını verebiliriz. Ayrıca Okullu Gıda’nın (Cem Zeytin) Oyak Grubu’nun halka açık şirketlerinden Tukaş’ı almak üzere hisse devir sözleşmesini geçtiğimiz Ağustos ayında imzaladığını devam etmekte olan işlemlere örnek olarak verebiliriz.
İşlemlerdeki Trendler:
- Bireysel ve kurumsal yatırımcıların gıdanın bütün alt sektörlerinde yatırım arayışında olduğu
- Satıcı taraf olan yerli gıda gruplarının azınlık, çoğunluk ve %100 hisse devri seçeneklerinde esnek bir tutum aldıkları
- Satıcı taraf perspektifinden işlem değerlemesinde gelecek potansiyelinin mutlaka ve özellikle dikkate alınması; alıcı taraf perspektifinde ise getirilecek finansman kaynağın büyük kısmının şirket bünyesinde tutularak gelecek büyümesi için kullanılması isteklerini not ediyoruz.
Gıda sanayinin en dinamik alt sektörü olarak görülen süt ürünleri endüstrisinde çeşitli büyüklükte yüzlerce firma bulunmaktadır. Sektörün en büyük 10 oyuncusunun günlük süt işleme kapasitesi 700-3.000 ton arasında değişmektedir. Organize sanayiden geçen sütün yaklaşık 40%’ı büyük işletmeler tarafından değerlendirilmektedir.
Bu genel resim, sektörde oligopol bir oluşumun olmadığını ve ciddi bir rekabetin varlığını göstermektedir. Özellikle süt ve süt ürünlerindeki işlem sayısının önümüzdeki dönemde artmasını bekliyoruz. Satın alma ve birleşmeler ile ilgili merak ettiğini tüm konular için tıklayın!
Selim Onur Yalın, SMMM
Müdür | Kurumsal Finansman – Tüketim Ürünleri Sektörü
Bu yazıyı, Capital Dergisi’nin Kasım 2014 sayısında İş Yatırım’ın katkılarıyla hazırladığı Geniş Açı ekinden de okuyabilirsiniz.