Türk Lirası değer kazanmaya devam edecek

Ekonomi yönetiminde piyasa dostu değişim sonrası Türk Lirası kasım ayında dünyanın en çok kazandıran gelişmekte olan ülke parası oldu. Hal böyle olunca yeniden yatırımcıların ilgi odağı haline geldi.

Hafta boyunca uluslararası yatırım bankalarından Türkiye raporları yağdı. Raporlarda ekonomi yönetiminde piyasa dostu değişim devam ederse Türk Lirası’ndaki değer artışının devam edebileceği vurgulanıyor.

Neden olmasın? Gelişmekte olan ülkelere para girişi kasım başından beri güçleniyor. Çoğu yabancı fon yöneticisi Türkiye varlıklarında eşik değerinin çok daha altında pozisyon taşıyor. Para politikası ile başlayan pozitif değişimi genele yayabilirsek Türk Lirası küresel sermaye hareketlerinden yeniden pay almaya başlayabilir.

Ama bunun için Ankara’nın ortaya gerçekçi bir eylem planı koyması gerekiyor. Sıkılaşmaya ve salgına rağmen Türkiye’nin büyüme performansı çoğu gelişmekte olan ülkeden daha iyi. Ancak dış politika hataları ve genişleyici politikalarla bozulan temel dengeleri düzeltmek zaman alacak.

2021 yılında Türkiye’nin üç temel hedefi olmalı: (i) Dış politikada bozulan ilişkileri onarmak; (ii) bozulan temel dengeleri (borçluluk, dış denge, enflasyon) düzeltmek. (iii) hukuk sistemi ve ekonominin daha iyi işlemesi için gerekli reformları hayata geçirmeye başlamak.

2018 döviz şokunu Orta Doğu’da ABD ile karşı karşıya gelmemiz tetiklemişti. 2020 yılında Türk Lirası’nın değer kaybında S400 savunma sistemlerini almamız nedeniyle ABD’nin yaptırım riski ve Akdeniz’de doğalgaz aramamız nedeniyle Avrupa ile karşı karşıya gelmemiz etkili oldu.

Uydu olmadan yörüngede kalmayı öğrenmemiz lazım. ABD ve Avrupa ile ilişkilerin gerilmesi zayıf Türk Lirası, yüksek risk primi ve pahalı borçlanma olarak ekonomimize zarar veriyor. Ankara bu konuda eskisine göre daha yapıcı davranmaya başladı. Ama piyasalar zarfa değil mazrufa bakacak.

Ekonomi cephesinde iki temel sorunumuz var. Finansal istikrarsızlık riskini ve fiyat istikrarındaki bozulmayı kontrol altında almak. Salgınla mücadele için kullanılan genişleyici politikalarda kantarın topuzunu kaçırınca dış dengedeki bozulma, rezervlerin erimesi ve kurlardaki artış finansal istikrarı ve fiyat istikrarını tehdit etmeye başladı.

Ekonomi yönetiminin piyasaları ikna ettiği ve Türkiye’ye para girişinin arttığı olumlu senaryoda Ankara’nın bir karar vermesi gerekecek. Önceliği Türk Lirası’nın değer kazanmasına izin vererek enflasyonu düşürmeye mi verecek. Yoksa döviz alım ihaleleri açıp rezerv biriktirerek ödemeler dengesindeki hasarı mı onaracak.

Muhtemelen bir ara yol bulunacak. Küresel kriz sonrası AK Parti politikası para girişinin hızlandığı dönemlerde kurun nominal değer kazancını sınırlamak ama reel olarak değer kazanmasına izin vermek olmuştu. Beklentimiz gene benzer politikanın izleneceği yönünde.

ABD ve Avrupa ile ilişkilerin düzeltildiği, ekonomi cephesinde fabrika ayarlarına dönülmeye başlandığı ve reformların uygulanmaya başlandığı bir senaryoda önümüzdeki altı ayda Türkiye’ye portföy kanalıyla 5 milyar dolar civarında net kaynak girişi mümkün.

Bu senaryoda, Türk Lirası’nın dolara karşı ilk aşamada 7,50 civarına gelmesini, ardından 7,0 – 7,50 bandında dengelenmesini bekliyoruz. Hangi seviyede dengeleneceği küresel risk iştahına olduğu kadar, Merkez Bankası’nın döviz alım ihalelerini hangi seviyede ne büyüklükte açacağına bağlı olarak belirlenecek. Bu süreçte reel kur endeksinin her halükârda yüzde 10-15 değer kazanmasını bekliyoruz.

Serhat Gürleyen
Direktör | Araştırma

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments