Son bir iki hafta boyunca ,Trump ve ekibinin Çin, Almanya ve Meksika’ya yönelik eleştirileri ile, akademisyenler ve piyasadan ekonomistlerin katıldığı çok faydalı bir tartışma ortamı doğmuş bulunuyor. Aşağıda gördüğünüz 26 Aralık tarihli mailde elimizdeki az sayıda belgenin başında gelen Ross-Prof. Navarro analizini özetlemiştim. Bu Trump tarafının ticarete bakış açısıydı ve açıklamaları da buna paralel. Şimdi karşı tarafın argümanlarını biraz daha geniş olarak birkaç maille özetlemek istiyorum. Konu uzun olduğundan bir kaç parçaya böldüm. Ancak çok önemli olduğundan generic tespitler yapmadan (1929,enflasyon yükselir vs vs) önce detayları iyice anlamamız gerek. Kaynak belirtip belirtmemekte muallakta kaldım zira çok geniş tabanlı bir tartışma oluyor ancak birkaç isim bu özette baskın çıkacağından son mailde sadece onların adını paylaşmayı gerekli görüyorum. Servet Fonunun hayata geçirilmesi ile ( Türkiye bazlı olduğundan konuya değinmiyorum) doğrudan ilişkili olmasa da aşağıda bahsettiğim dinamikler Türkiye için de geçerli. Ben ise ortada durup sen haklısın ama sen de haklısın diyen Nasreddin Hoca konumundayım ama biraz daha aşağıdaki argümana meyilliyim.
Aslında tartışma şu bölümden patladı: “ Yani 500 bn dolarlık bir ticaret açığı söz konusu. Bu açık küçüldüğünde Yeni Normal olarak tanımlanan 2-2.5% aralığında büyümenin de eski seviyeleri olan 3-3.5%’e taşınması söz konusu olacaktır.” Orjinali “When net exports are negative, that is, when a country runs a trade deficit by importing more than it exports, this subtracts from growth . . . In 2015, the US trade deficit in goods was a little under $800 billion while the US ran a surplus of about $300 billion in services. This left an overall deficit of around $500 billion. Reducing this “trade deficit drag” would increase GDP growth.”
Ticaret Açığı ve GSYH İlişkisi
Burada bahsedilen denklem ekonominin temel denklemlerinden ve zaman zaman ben de benzer bir jargonda kullanıyorum: GSYH = Tüketim + Yatırım+ Kamu harcaması + Net İhracat (yani İhracat-Ithalat) . Dikkat ederseniz İthalat kaleminin önündeki işaret “eksi” yani bu kalem büyüdüğü taktirde GSYH “küçülmek” durumunda. Navarro da ABD için -500 bn dolar olan net ihracatı ne kadar düşürürsek veya artıya getirirsek büyümemiz o kadar artar diyor. Oysa durum tam olarak böyle değil. GSYH yani “Gayri Safi Yurtiçi Hasıla” adı üzerinde Yurtiçi aktiviteye yönelik. Almanya’dan ithal edilen bir BMW veya yurtdışından gelen bir Iphone kullandığımızda “tüketiyor” olmamıza rağmen yurtiçinde üretilmiş olmadığından “eksi Ithalat” ayarlaması ile Tüketim kaleminden çıkartılıyor. Keza İtalya’dan getirdiğimiz bir tekstil makinesi de Yatırımlar kaleminden çıkartılmalı. Böylece hatalı kayıt tutulması engelleniyor.
İlk üç kalemin, yani tüketim-yatırım-kamu, Yurtiçi aktivite seviyesini sabit tuttuğumuzu bir ortamda (hepsi yerel mal ve ürünler kullanılarak 100’er birim olmuş sayalım) ihracatımız 1 birim ve fakat ithalatımız 2 birim artmış olsun. Bu durumda GDP ne olur? A– 1 birim daralır B-1 birim büyür . Cevap B . Elbette aksi de geçerli. Diğer kalemler yine sabit dursun ve fakat İthalatımız 10 birim İhracatımız ise 1 birim azalsın. Ticaret açığımız Navarron’un istediği gibi 9 birim daraldı. Peki GDP’ye etkisi nasıl oldu? A- 9 birim büyüdü B-1 birim küçüldü. Doğru cevap B (devamlı B çıkıyor diye bundan sonraki şıkları da B diye cevaplamayın).
Dolayısı ile ticaret açığı – büyüme konusunu tartışırken daha derine inmemiz gerekiyor. Açık daraldığında ABD’nin iç endüstrisi nasıl tepki verecek, tüketici tercihleri ve geliri nasıl etkilenecek. Ithal ürünler girdi olarak kullanılıyorsa ne olacak? Açık tam olarak nereden kaynaklanıyor? Biraz da bu noktalara bakalım. Zira açığın düşürülmesi stratejisi iyi de olabilir kötü de. Bu var olan ve oluşacak ekonomik koşullara bağlı.
Jekyll ve Hyde : Cari ve Sermaye Hesapları
Elinize alıp okuduğunuz pek çok raporda konu ağırlıklı olarak Ticaret Dengesi (Cari Denge ile eş anlamlı kullanıyorum) üzerinden tartışılıyor olmalı. Oysa bu kalemin bir de ikiz kardeşi var ve ikisi ayrı ayrı değerlendirilemez, bağımsız hareket edemez. O halde Current Account Surplus (Deficit) = Capital Account Deficit (Surplus) yani Cari fazla (açık) = Sermaye hesabı açığı (fazlası) (burada MB’nin rezerv alması ve satması da var ama karıştırmıyorum) . Bir adım daha ileriye götürdüğümüzde Ihracat– İthalat = Tasarruf – Yatırımlar .
Ticareti kısa bir süre için kenara bırakır ve teorik bir soruya eğilirsek: Çin daralmış olsa da muazzam bir ticaret fazlası veriyor. Yukarıdaki denklem uyarınca bu miktarı ihraç etmesi gerekiyor (Çin her iki kalemde de fazla verdiği dönemler oldu, o noktada MB devreye giriyor ve eşitliği sağlayacak şekilde rezerv işlemleri yapıyor) . Ticaret fazlasından oluşan 100 bn dolarlık sermayeyi derin ve güvenli piyasaları nedeni ile ABD’ye yönlendirmiş olsun. Bu durumda Dolar değer kazandı ve Amerikalılar da yurtdışı yatırımlarını ve ithalatlarını artırdı. Yurt dışına 50 bn dolar gönderdiler nette sermaye hesabı 50 bn dolar fazla vermiş durumda. Bu gelişmenin karşılığı otomatik olarak ABD’nin 50 bn dolar ticaret açığı vermesi demek. Yumurta tavuk ilişkisi kafanızı karıştırmasın.
Çin’in aldığı bir kararın ABD üzerinde nasıl bir etki yarattığını gördük . 50 bn dolar ticaret açığı. Ancak asıl soru şu: Bu ticaret açığı Çin ile mi olmak zorunda? A-Evet B– Hayır .Cevap B. ABD Çin’e 5 bn dolar açık verirken Meksika’dan ithalatı artırarak 45 bn dolarlık açık verebilir. Bu durumda ABD’nin 50 bn dolar ticaret açığı var ancak bunun büyük kısmı Çin ile değil Meksika (bu arada gerçek dünyada Meksika ABD’ye olmasa da toplamda cari açık veren bir ülke) ile ve fakat sorumlusu Çin. Kısacası bir bütün olarak “ticaret açığı sorunu” tek tek ikili ticaret ilişkilerinden daha “büyük”. Açığın etkileri ne? Navarro’nun iddia ettiği gibi önlem alınmalı mı? Nasıl bir önlem alacaksınız ve aldığınız önlem sorunu çözecek mi?
Tartışmayı sürdüreceğim.
Şant Manukyan
Müdür | Uluslararası Piyasalar – Hisse Senedi ve Türev