Aslında herşey ne kadar da iyi başlamıştı Latin Amerika’nın yükselen yıldızı Brezilya açısından. IMF’e olan ülke borcunun 2006 yılının Ocak ayında tamamen ödenmesini takiben derecelendirme kurumları da birbirleriyle kredi notu arttırımı yarışına girdiler. Kredi notları tarafında eli sıkı olarak bilinen Standard&Poors’un 2008 yılının Nisan ayındaki not arttırımını diğer ana derecelendirme kurumlarının kısa sürede takip etmesiyle Brezilya statü atlayıp kendisine yatırım yapılabilir ülkeler liginde yer edinmeyi başardı.
Brezilya’nın 2000’li yılların başlarında Lula da Silva önderliğinde Dünya ekonomisinde Latin Amerika’nın en fazla söz sahibi olan ülkesi olmayı başarmasının ödülü sadece not arttırımlarıyla sınırlı kalmadı. 2007 yılının son aylarında seçildiği 2014 Dünya Kupası ev sahipliği ardından, politik ve ekonomik istikrara paralel olarak Global arenada artan imajı ile Brezilya 2009 yılının Ekim ayında ise Şikago, Tokyo ve Madrid arasından sıyrılarak ilk defa bir Latin Amerika ülkesi olarak 2016 Yaz Olimpiyatı’nın ev sahibi olmayı başardı.
$14,5 milyarlık yatırım taahhütü ile Amerika dahil birçok ülkenin projeler için yarışa girdiği Brezilya’da, Rio Olimpiyatı’na 3 sene kala, reel ekonomi tarafında yaşanan heyecan para piyasalarında aynı derecede somutlaşmadı. Lehman’ın çöküşü sonrası Merkez Bankaları’nın piyasaya pompaladıkları likiditenin ilk etaptaki adreslerinden birisi olmuştu Brezilya para piyasaları. Ancak, iç tarafta politik arenada Dilma Rousseff’in Lula döneminin gölgesinde kalması, sıcak paraya yönelik alınan korumacı önlemler, ve reel ekonomi tarafında ise özellikle inşaat dışı sektörlere yönelik yatırımcıların sınırlı kalması rüzgarı tersine çevirdi. Dış piyasalarda ise, bir zamanların gözde bloğu BRIC ülkelerindeki hızlı büyüme oranlarının gerçekçi seviyelere çekilmesi ve özellikle son dönemde gelişmiş ülkelerdeki toparlanma sinyallerine paralel olarak örnek olarak FED’in Eylül ayında tahvil alım miktarını düşürme beklentilerinin 2013’ün ilk yarısında artması, Brezilya para piyasalarındaki baskıyı arttırdı.
Olimpiyat ev sahipliğinin açıklanması ardından geçen sürede Brezilya Real’i Amerikan Doları’na karşı %30 devalüe olurken Bovespa endeksi de yaklaşık %17 değer kaybetti. Aynı dönemde S&P 500 endeksi %40 ve MSCI ACWI (Gelişmiş ve gelişmekte olan ülke endekslerini içeren endeks) ise yaklaşık %35 değer kazandı.
Olimpiyat ateşinden beklentiler dahilinde olumlu etkilenen sektörlerde var. Artan altyapı harcamaları ve şehirlerin yükselen marka değerleri, yukarıdaki tablodan da görüleceği gibi emlak fiyatlarını olumlu etkilemeye devam etmektedir. Ancak, Nisan ayında Brezilya Merkez Bankası’nın gelişmiş ve gelişmekte olan ülke piyasalarındaki ayrışmanın baskısını azaltmak adına önlem olarak faiz silahına başvurması ve SELIC gösterge faiz oranını %1,25 arttırıp %8,5 seviyesine yükseltmesiyle başlayan yeni dönem para politikasının emlak fiyatlarındaki trendi sekteye uğratabilir.
Brezilya piyasalarının verdiği tepkinin bir benzeri aslında, bir diğer BRIC ülkesi Çin’in Pekin şehrine 2008 olimpiyatlarının 2001 yılının Temmuz ayında verilmesi ardından geçen dört senelik dönemde de gerçekleşti. Aynı dönemde Şangay endeksi %48 gerilerken gelişmiş ülke piyasalarından örnek olarak S&P 500 endeksinin yatay bir performans göstermesi tesadüf mü yoksa Olimpiyata soyunan gelişmekte olan ülke piyasaları için bir erken uyarı niteliğinde mi şeklinde bir ikilem oluşturmakta. Unutmamak gerekir ki 2020 Olimpiyatları için karar tarihi 7 Eylül 2013 ve aday şehirler İstanbul’umuz, Tokyo ve Madrid…
Cüneyt Akdemir
Müdür | Uluslararası Piyasalar
Takip et: @cuneyt_akdemir