Küresel çalkantı dönemlerinde hisse senedi yatırımcılarının risk alma iştahında azalma meydana gelmesi ve daha güvenilir borsa/şirket arayışlarına girilmesi doğal bir reflekstir. Peki bir hisse senedinin güvenilir olup olmadığı konusunda yatırımcılar rotayı nasıl belirlemeli? Konuyu etkileyebilecek bir çok değişken olması nedeniyle bu soruya standart bir formulle yanıt verilmesi zor, ancak güven konusuna biraz değindiğimizde, rota da kendiliğinden belirlenecektir.
Hisse senedini güvenli kılan en önemli unsurlardan biri, o hisse senedinin fiyatını ve yatırım kararlarını etkileyebilecek önemli gelişmelere zamanında, doğru, tam ve mümkün olan en düşük maliyetle erişimin mümkün olmasıdır. Bir diğer önemli unsur ise, spekülatif (kar amaçlı alım satım) işlemler ya da önemli iktisadi/siyasi gelişmeler karşısında, hisse senedi fiyatında meydana gelebilecek ani dalgalanmaların asgari seviyede olmasıdır. Hisse senedi fiyatının bu tür ani ve etkili gelişmeler karşısında istikrarını koruyabilmesi ise, öncelikle hisse senedinin derinliğiyle, yani fiyat adımlarının sıralı ve kuvvetli olan çok sayıda alım satım emirleri içermesine bağlıdır.
Hisse senedinin derinliği, şirketin halka açıklık oranının yüksekliği ile doğrudan ilgilidir. Buna göre, faaliyet ve finansal performansı ile büyüklüklerinin aynı olduğu varsayılan iki şirketi ele aldığımızda, halka açıklık oranı yüksek olan şirketin hisse senetlerinin, diğer şirketin hisse senetlerine göre daha güvenli olduğu söylenebilir. Bu tür hisse senetleri, istendiği zaman ya da beklenmeyen önemli ve ani gelişmeler karşısında kolay satılabilme kabiliyetinin yüksekliği nedeniyle, diğer hisse senetlerine göre daha fazla tercih edilir ve yatırım kararlarında öncelik taşır. Yukarıda belirttiğim varsayımlar çerçevesinde, bu şekilde öncelikli olarak tercih edilen şirketlerin daha değerli olması da beklenen bir sonuçtur.
Bu konuda mutlaka dikkat edilmesi gereken bir husus ise, şirketlerin halka arz oranlarıyla fiili dolaşım oranlarının aynı olmayabileceği ve bu iki kavramın kesinlikle farklı anlamlar taşıdığıdır. 100 milyon TL sermayesinin 0’unu, yani 30 milyon TL’sini halka arz eden bir şirket düşünelim; şirketin kurucusu, yakın aile üyeleri ya da şirketin bağlı ortaklıkları tarafından borsadan söz konusu şirketin hisse senetlerinde 10 milyon adet alım yapılmış olsun; bu durumda, şirketin halk arz oranı 0 olmakla birlikte, fiili dolaşım oranı, yani yatırımcıların borsada işlem yapabileceği büyüklük, olmaktadır. Bu konuda mağduriyetleri önlemek için tedbir alma gereği hisseden Sermaye Piyasası Kurulu da, 23.07.2010 tarihli kararıyla şirketlerin fiili dolaşım oranlarının, halka arz oranları olarak kabul edileceğini ilan etti. Buna göre, bizim örneğimize konu olan şirketin halka arz oranı 0 değil, olarak kayda geçecektir. Dolayısıyla yatırımcıların, yatırım kararlarını verirken ve şirketin kurumsal yapısı hakkında değerlendirme yaparken, Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından ilan edilen fiili dolaşım oranlarını dikkate almaları son derece önemlidir. Zira, şirketlerin fiili dolaşım oranları (gerçek halka arz oranları), ortaklar dahil bütün menfaat sahiplerinin haklarının gözetilmesi konusunda da etkili olmaktadır.
Güvenilir borsa üzerine değerlendirme yaparken elbette uyuşmazlık durumları için ihtisas mahkemelerinin önemi ve benzeri konulardan da söz edilmelidir. Ancak, daha ziyade piyasa işleyişi üzerinde durduğumuz için, bir hisse senedinin ne kadar güvenilir olduğu, iktisada giriş derslerinde anlatılan tam rekabet koşullarına ne derece yakın olduğuyla ilgilidir. Bu tür hisse senetlerinin sayısının çokluğu ise, işlem görülen borsaya olan güveni ve ilgiyi artırır.
Ozan Altan
Müdür Yardımcısı | Yatırımcı İlişkileri
Bilgilendirme için teşekkürler.
Ben de birkaç örnek vermek istiyorum.
Malesef ülkemizdeki borsaya kote olan şirketlerin derinliği yok denecek kadar az. Tabii bunu neye göre söylüyorum, global dünyada istediğimiz ülkeden hisse senedi alabileceğimiz varsayımına göre. Yanılmıyorsam İmkb’deki hisse senetlerinin toplamına ait piyasa değerinin 2,5 katı sadece Amerika’da halka açık olan Apple ‘a ait piyasa değerine eşit. Bu açıdan bakınca Apple’a ait %10’luk halka açıklık oranı belki bizim ülkemizde imkb 30’da bile yer alan birçok şirketten daha derin olabilir diye düşünüyorum.
Ayrıca halka açıklık oranlarında malesef çok ortaklı şirketlerde bir sorun var ve SPK buna hiçbir şey yapmıyor. Burada hisse adı verebilir miyiz bilmiyorum bu yüzden hissenin adını vermiyorum, (Serbest ise aşağıdaki yorumda belirtirseniz sevinirim), çok ortaklı bir şirketin hisse senetleri halka arz edilmesinin ardından sürekli düştü. Bundaki temel neden de şirketin ortak sayısının çok fazla olması belki 20.000’den fazla, ve hisseleri ele alınca hemen nakide döndürmek isteyen eski sermayedarlar tarafından satış baskısı yedi. Ha keza o bölgeden başka bir şirkete ait hisse senetleri de halka arz oldu ve tekrar acı gerçekle karşılaştık. Hisse düştü.
Bu açıdan şirketlerin %100’ü bile halka açılsa ortaklık yapısını da göz önünde bulundurmamız gerekiyor diye düşünmekteyim.
Ayrıca imkb’nin imajını düşünüp büfeleri falan borsaya kote etmeseler daha iyi olur düşüncesindeyim.
Saygılar