G20/OECD Kurumsal Yönetim Forumu, Sermaye Piyasası Kurulu’nun ev sahipliği ve Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği ile Boğaziçi Üniversitesi işbirliğiyle 10 Nisan Cuma günü İstanbul’da düzenlendi.
Bir süredir revizyon çalışmaları devam OECD Kurumsal Yönetim İlkelerinin taslağının tartışılması, özellikle KOBİ’lerin kurumsal yönetim kapasitesinin güçlendirilmesi, reel ekonomiye katkısı ve gelişmekte olan ülkelerin sermaye piyasalarının gelişimi konularının ele alınması amacıyla toplanan Forum, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Vahdettin Ertaş, OECD Kurumsal İlişkileri Bölüm Başkanı Mats Isaksson, Generali grubunun CEO’su Gabriele Galateri Di Genola, Nasdaq eski başkan yardımcısı David Weild, Financial Times yazarı John Plender, Boğaziçi Üniversitesi Kurumsal Yönetim Merkezi Başkanı Prof. Vedat Akgiray ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Başkanı İlhami Koç gibi önemli konuşmacıların bilgi ve tecrübelerini katılımcılarla paylaşmalarına imkan tanıdı.
Sınırlı bir zaman diliminde her konuya değinmenin zor olduğu böylesi bir Forum sonrasında, OECD Kurumsal Yönetim İlkelerinin revize edilmesi sürecinde görüşlerin hazırlanması çalışmalarına dahil olmuş biri olarak, revize edilen ilkelerle ilgili olarak en çok dikkatimi çeken dört konuya kısaca değinmek isterim;
- Kurumsal yatırımcıların kendi kurumsal yönetim kodlarını açıklamaları
Kurumsal yatırımcılar daha önceleri kurumsal yönetim ilkelerinde değinilen bir konu değildi. Günümüzde portföy yönetim şirketleri ve diğer kurumsal yatırımcılar tarafından yönetilen yatırım fonları, emeklilik fonları ya da hedge fonların şirketlerin ortaklık yapılarında önemli etkileri olabildiği bilinen bir gerçek. Bunlardan bazıları her türlü ortaklık haklarını gözetmeyi bir strateji olarak benimserken, tamamen farklı bir stratejinin benimsenmesi de doğal. Burada önemli olanın, kurumsal yatırımcıların kendi kurumsal yönetim kodlarını açıklamalarıdır.
Kurumsal yatırımcıların kendi kodlarını açıklamalarına yönelik çok yaygın olmasa da bazı örneklerini hali hazırda görmek mümkün. Özellikle iskandinav bölgesi fonlarının bu konularda iyi uygulamalar gösterdiklerini söylemek yanlış olmaz. Yanılmıyorsam 4-5 yıl kadar önce, bir kurumsal yatırımcıdan şirketimizde genel kurul öncesi blokaj sistemi uygulanmakta olduğu için, kendi kodları nedeniyle yatırım yapamadıklarına dair bir mektup almıştık. Tabii blokajın o tarihteki ilgili mevzuat gereği uygulanmakta olduğuna dair yanıt verdik ancak, bu vesileyle bazı kurumsal yatırımcılar tarafından kurumsal yönetime verilen bir başka örneği daha tecrübe etmiş olduk.
Bugün gelinen noktada ise, şirketlerin kurumsal yönetimi benimsemelerinde kurumsal yatırımcıların önemli bir etkinliğe sahip olduğu konusunda hiçbir şüphe yoktur. Bu durumun OECD Kurumsal Yönetim İlkelerinin revizyon taslağına dahil edilmesinin de bunun bir başka açık göstergesi olduğunu düşünüyorum.
- Şirketlerin büyüklüklerine göre kurumsal yönetim ilkelerine uyum sağlanmasında farklılıklar olabileceği
Burada özet olarak, işlem gören şirketlerin farklı büyüklüklerde olduğu ve bu nedenle ilkelere uyum seviyelerinin büyüklüklerine göre esneklik gösterebileceğine dikkat çekiliyor. Mevcut durum itibarıyla Türkiye’de durum zaten bu şekildedir; şirketler piyasa değerleri ve fiili dolaşım değerlerine göre üç gruba ayrılmıştır ve ilkelere uyum konusunda büyük şirketlerin daha fazla yükümlülükleri bulunmaktadır. OECD ilkelerine getirilen bu yenilik, SPK ilkelerinden farklı olarak gönüllülük esasına dayanmakla birlikte, özellikle ekonomilerde her zaman önemli bir konuma sahip KOBİ’ler için yol gösterici olacağı düşünülmektedir. Böylece, ilkelerin tamamına uyum sağlamak için yapısını ve büyüklüğünü yetersiz gören ve bu nedenle ilkelere karşı mesafeli duran KOBİ’ler, sadece belirli ilkelere uyum sağlamaya başlayarak belirli bir zaman içinde;
- Şirketle ilgili var olan algının iyileşmesi,
- Ticari itibarın kuvvetlenmesi,
- Daha düşük maliyetli finansman sağlanması,
- Yurt dışı borçlanma piyasalarına daha kolay erişilmesi,
- Özellikle çalkantılı dönemlerde daha az riskli olarak görülme ve
- Finansal performansın sürdürülebilir kılınması
gibi çok önemli rekabet avantajı yakalayabileceklerdir. Öyle ki, özellikle Türkiye’de şirketlerin neredeyse 0’ünü, toplam istihdamın u’ini ve fakat toplam gelirin yaklaşık e’ini oluşturan KOBİ’lerde konunun önemi daha iyi anlaşılmaktadır.
- Kurumsal yönetimin uygulanmasında borsaların rolü
OECD kurumsal yönetim ilkelerinin getirdiği öne çıkan bir diğer önemli revizyon ise; hisselerin, bir başka ifadeyle sermayenin ya da oy haklarının küresel ortamda sınır tanımaksızın kolaylıkla el değiştirebildiği borsaların, kurumsal yönetimin benimsenmesi konusunda önemli rol üstlenebilecekleridir. Böylesine stratejik konumda olan kuruluşların -ki artık çoğunlukla kar maksimizasyonunu hedefleyen şirket statüsünde oldukları görülüyor- kurumsal yönetimle ilgili standartlar belirlemeleri, gözetmeleri ve teşvik etmeleri gerekmektedir.
Konuya bir diğer açıdan bakıldığında, işlem gören şirketleri teşvik etmeleri beklenen borsaların da kendi kurumsal yönetim derecelendirmelerinin belki de şirketlere uyguladıkları teşviklere göre belirlenmesinin gündeme alınmasını tartışmaya değer buluyorum.
- Farklı borsalarda işlem gören şirketlerin hangi ülkenin kurumsal yönetim ilkelerine uyum sağlayacağını açıklaması
Küreselleşme ve piyasaların entegre olmaya başlaması gibi gelişmeler, zaten bir piyasada işlem gören şirketin kolaylıkla başka bir ülkede/piyasada işlem görmesini mümkün hale getirmektedir. Bu tür durumlarda, yatırımcılarda şirketin hangi ülkenin kurumsal yönetim uygulamalarını yerine getireceğine dair belirsizlikler oluşuyor. OECD ilkelerinde yapılan revizyona göre, aynı anda birden fazla ülkede işlem gören şirketlerin, yatırımcılarda oluşan bu tür belirsizlikleri ortadan kaldırmak amacıyla hangi ülkenin düzenlemelerine ve kurumsal yönetim ilkelerine uyum sağlayacaklarını açıklamaları gerekmektedir. Diğer yandan, borsalar da bu konuda politikalarını belirleyip kamuya açıklama yapmalıdır.
Bu gerekliliğin bir adım daha ileri götürülerek, şirketin hangi ülkenin kurumsal yönetim uygulaması daha ileri sevideyse, onu benimsemesinin gerektiğine kanaat getirilerek, uluslararası iyi bir uygulama olarak kayda geçirilebileceğini düşünüyorum.
Ozan Altan
Müdür Yardımcısı | Yatırımcı İlişkileri