Her şeyin uzun vadede arz ve talep dengeleri ile hareket ettiğini varsayarak kurlara baktığımızda bir kaç göstergenin tahminde bulunmamıza yardımcı olduğunu görüyoruz:
- Kısa ve uzun vadeli faiz getirisi
- MB politikaları
- Sermaye hareketleri
ve sadece çok uzun vadede işimize yarayan
- Satın alma paritesi http://fx.sauder.ubc.ca/PPP.html
Tüm bu göstergeleri zaman zaman maillerimde veya videolarda kısa veya uzun vadeli tahminlerim için kullanıyorum. Yine hepsinin üzerinden gideceğim ancak yıllık bir tahminde bulunmaya çalıştığım için MB politikaları ve Sermaye hareketlerine özellikle ağırlık vereceğim. Sonuç olarak açık bir ekonomide sermaye hareketleri arz ve talebi yaratır ve bu da kur seviyesini belirler. Türkiye’ni de içinde bulunduğu bir ülkeler grubu açık verdiği için “belli bir fiyat” karşılığında bu açığın fonlanmasını sağlar. Piyasanın bu fiyatı beğenmediği zaman kriz çıktığını biliyoruz.
Yukarıdaki görselde parite ve ABD-Euro bölgesi cari dengesini görüyorsunuz. 2001-2007 döneminde Parite “farka” uygun şekilde Euro lehine gelişmiş. Daha sonra önce “farkın” kapanmasına biraz geç ama doğru tepki verdiğini görüyoruz. 2012’den itibaren ise ilk tespitiniz Euro’nun aşırı satışta olduğu ve yatırım yapılacak olan kurun Dolar değil Euro olması gerektiği yönünde. Bence de. Ancak bu noktada “tahmin veya varsayım veya risk alma” devreye giriyor. 1-Euro bölgesinin cari fazlası sürdürülebilir mi ve daha önemlisi sürdürülmeli mi? 2- ABD yani FED piyasalara “reddedemeyeceği bir teklif yapacak mı ve hatta yapmaya başladı mı?”
Euro bölgesinde yapının neden hatalı olduğunu, üstü örtülü bir “altın standardı” bulunduğunu ve sadece Yunanistan, İtalya, İspanya gibi ülkelerin suçlanmaması gerektiğini örneklerle paylaştım. Almanya’nın her şeyin dışında tutularak çalışkan, örnek bir ülke olarak gösterilmesi doğru değil. Zaten bu benim orijinal fikrim de değil. Euro bölgesinin önünde 4 alternatif var ve hepsinin temelinde de aslında Almanya’nın ne yapacağı yatıyor. Euro öncesinde de Almanya bugün sorunlu ülkelere tavsiye ettiği ihracatla büyüme modelini işletiyordu. Sendikalarla anlaşarak ücretleri düşük tutma, fiskal baskı ile daraltılan iç talep, yapısal reformlar sonucu patlayan ihracat. Sonuç ; cari fazlanızın artması kurunuzun talep görmesi. Önlem; dolar, frank, liret alarak rezevlerinizi şişirmek (Euro öncesi ve sonrası Almanya’nın rezervleri nasıl bir değişiklik gösterdi? ) ve kurunuzun yükselmesini engellemek. Şu anda ECB bunu yapamayacağı için “para basmakmış, enflasyonistmiş” gibi anlatılan QE ile sermaye hareketleri üzerinden Euro’nun değerini düşürüyor. 4 alternatife gelirsek:
- Almanya iç talebini canlandırır ve cari fazlasını küçültür ve hatta aslında açığa çevirir. Global sistemde bir dengelenme istiyorsak Çin ve Almanya’da normalleşme görmemiz gerekiyor. Bu olmadığı sürece sorun çözülmeyecek veya kontrolsüz çözülecek.
- Almanya cari tavrını sürdürür ve çevre ülkelerde yüksek işsizlik başta olmak üzere sıkı para politikasının yarattığı sorunlar devam eder. Yunanistan, İspanya, Portekiz örneklerinin tamamında bu paketleri savunan partilerin ne kadar hırpalandığını göz önüne alırsak zor bir alternatif gibi görünüyor.
- EB ticaret fazlasını çok çok daha artırmayı seçer. Ki bu hem siyasi sorunlar yaratacaktır hem de misilleme gecikmeyecektir. Dahası dünyada böyle bir ortam söz konusu değil.
- Son olarak bir (Almanya) veya birkaç (sorunlu ülkeler) Euro’dan çıkar, borçlarını yeniden yapılandırırlar.
Bu durumda 1. madde fazlanın daralması ile sonuçlanacaktır. Hali hazırda 2. madde uygulanıyor ve fakat sonsuza dek süremez. Belki 2016’da de devam edebilir ama Euro bölgesinin sorunlarını çözemez. Üçüncü madde ihtimal dışı. Dördüncü madde ise Almanya tavrını değiştirmezse maalesef bu işin sona ereceği nokta. Kısacası bu nedenlerden dolayı cari fazlanın işaret ettiği tabloya inanmamayı seçiyorum. Burada en büyük risk 2016’da her şeyin yolunda gitmesi ile fazla Euro’nun dinamiklerine ayak uyduracağına Euro cari fazlanın gösterdiği yöne doğru yükselmesi. Bir yandan karışan siyasi tablo, diğer yandan giderek artacak olan göçmenlerin yaratacağı vs nedeni ile bu ihtimali düşük görüyorum Ancak her durumda Euro bölgesinin cari politikalarla devam etmesi mümkün değil.
2. görselde çok beğendiğim DB raporundan (evet düşünceme paralel olduğu için sübjektifim) bir tablo paylaşıyorum.
Yıl içinde 0.96 seviyesinin görülmesini hedefliyorum. Altınını çizmek istediğim nokta 1 yıl içinde her şeyin olup bitmesi mümkün değil. 2016’da başlayacak 2017 de hızlanacak ve ancak uzun vadede dengeye gelecek bir çarpıklıktan bahsediyorum.
Getiri makasına (görsel 3) elbette yine günlük olarak önem vereceğiz. 2015 boyunca doğru rehberlik etti ve şu anda bulunduğu seviye 1.1185’e işaret ediyor. Yani yukarı yönlü bir hareket öngörüyor.
Teknik görüntü: 1.0830 net bir şekilde kırılmadan Euro short gitmeyi düşünmüyorum. 4. görselde gördüğünüz üzere 1.12 seviyesine kadar bir tepki yükselişi söz konusu olabilir.
FED’in hızlı faiz artıramayacağı düşüncesinin (ki şu anda Mart ile başlayacak şekilde bir FED döngüsüne karşı Eurodolar vadelilerinde Haziran ve Aralıkta olmak üzere 2 artış fiyatlanıyor. Şu anda sene sonu 0.835%. OIS ise 0.858%) FED tarafından da kabul edilmesi ayrışan MB hikayesine kısa vadede bir darbe vuracağından en geç Şubat verileri yine öne çıkmaya başlayacak. Son görselde ECB ve FED bilançolarının karşılaştırmalı gelişimini görüyorsunuz.
Aşağıda ise uzun vadeli trend çizgilerinin kırılması (şu anda 1.01’lerden geçiyor) yeni aşağı dalganın başlamasına neden olacaktır. Euro’da kısa vadede sert toparlanmalar göreceğiz ancak bu aldatıcı bir hareket olarak kalacaktır.
Şant Manukyan
Müdür | Uluslararası Piyasalar Hisse Senetleri ve Türev