2021 yılına güçlü bir risk iştahı ile başlıyoruz. Piyasalar büyümenin canlanmaya başlamasına rağmen, enflasyonun düşük kaldığı ve para politikasının genişleyici olmayı sürdürdüğü olumlu bir senaryoyu fiyatlayarak seneye başlıyor.
ABD seçimlerini Demokratların kazanması gelişmekte olan piyasalara yönelik risk iştahın destekliyor. Yeni dönemde, doların zayıf, faizlerin düşük, ABD’nin daha az saldırgan olması bekleniyor.
Gelişmekte olan piyasalara kasım başından beri para girişi 75 milyar dolar ile önceki beş ayın iki katını aşmış durumda. Yaz aylarında devlet tahvilleriyle başlayan para girişi son dönemde ağırlıklı olarak hisse senedine dönmüş durumda.
Yeni ekonomi yönetiminin piyasa dostu söylemini ve ortodoks para politikasını arkasına alan Türkiye varlıkları gelişmekte olan piyasalara para girişinden normalin çok üstünde pay alıyor. Hisse senedi ve tahvile son yedi haftada giren para toplam gelişmekte olan piyasalara girişin yüzde 3,7’sini oluşturuyor. MSCI Türkiye’nin MSCI Gelişmekte Olan Ülkeler endeksinden aldığı payın dokuz katına yaklaşan para girişi ülkemize yönelik algının iyileşmeye başladığını gösteriyor.
Türkiye varlıklarının 2021 yılında gelişmekte olan piyasalara göre daha güçlü performans göstermesini bekliyoruz. 2020 Nisan ayından bugüne yatırımcıları Türkiye varlıklarını Türk lirası riski almadan almalarını öneriyorduk. Yeni ekonomi yönetiminin attığı piyasa doğru adımlara rağmen jeopolitik riskler nedeniyle dolar Türk lirasına karşı 8.0 seviyesine çıkınca üç hafta önce Türk lirası için de pozitif görüş verdik. Hisse senedi, orta vadeli DİBS için pozitif görüş veriyoruz.
Güçlü risk iştahı ve uygulanan sıkı para politikasını arkasına alan Türk lirasının dolara karşı 2020 sonunda 7.50 seviyesine, 2021 sonunda 8.1 seviyesine gelmesini bekliyoruz. Kaybettiğimiz rezervleri yerine koyma zorunluluğumuz yüzünden muhafazakar bir tahmin yaptığımızı belirtelim.
Merkez Bankası’nın son faiz artırımı sonrasında gelinen yüzde 17 faiz oranı ile Türk lirası exante reel yüzde 5’e yakın getiri sunuyor. Türk lirasının dolar cinsi getirisi bizim kur rahmimize göre yüzde 8’i aşıyor.
Dünya ile yaptığımız karşılaştırma Türk lirasının açık ara en cazip gelişmekte olan ülke parası olduğunu gösteriyor. Geçtiğimiz haftalarda bu fırsattan yararlanmak için 1.6 milyar dolar civarında sıcak para repo piyasasına girdi. Bu eğilimin ocak ayından itibaren güçlenerek devam etmesini bekliyoruz.
Cazip reel getiriye rağmen yerleşik yatırımcılar doların gerilemesini halen alış için fırsat olarak görmeye devam ediyor. Mayıs – eylül döneminde finansal baskılama nedeniyle Türk lirasında çok para kaybettiği için dövize ve altına yönelen yerleşik yatırımcı Türk lirasına geri dönmüyor.
2009 yılında küresel krizi karşısında Merkez Bankası’nın döngü karşıtı genişleyici para politikasına rağmen Türk lirası değer kazanmış ve ters para ikamesi devam etmişti. Bugün ise devam edeceği öngörülebilen parasal sıkılaşmaya rağmen para ikamesi süreci devam ediyor.
Son 10 yılda şirketlerin borçluluğu çok yükseldi. 160 milyar doların üstünde açık pozisyonu nedeniyle şirketler zorunlu olarak döviz alıyorlar. Ama bireylerin davranış şeklindeki değişim daha önemli bir soruna, Merkez Bankasının son 10 yılda ciddi boyuta itibar kaybettiğine işaret ediyor.
Yerleşik yatırımcının dolar sevdasını kırmak zor olacak. Ama inanın imkansız değil. Mevcut piyasa dostu politikaları devam ettirir ve jeopolitik riskleri yönetebilirsek yerleşik yatırımcıların yılın ilk çeyreğinden itibaren yeniden Türk lirasına dönmeye başlayacağına inanıyoruz. Umarız yeni senede o güzel günleri görür ve yazımıza Türk lirası sevdası başlığı atarız. İyi seneler.
Serhat Gürleyen
Direktör | Araştırma