Ekim ayı dış ticaret açığı 5,5 milyar dolar ile piyasanın 8 milyar dolarlık beklentisinin çok altında geldi. Piyasa oyuncuları bütçe rakamlarında ithalat gümrük vergilerinde görülen artıştan yola çıkıp yüksek bir dış ticaret açığı tahmini yapmıştı. Bunun yanı sıra Merkez Bankası’nın “dördüncü çeyrekte iç talep canlanacak” sinyali piyasa oyuncularının yanılmasında etkili oldu.
Detaylara bakıldığında tahminlerdeki sapmanın ihracatın normalden hızlı büyümesinden ziyade ithalattaki gerilemeden kaynaklandığı görülüyor. Ekim ayında ihracat tahminlere paralel geçen senenin aynı ayına göre %12’ye yakın artarken ithalat %6 civarında daraldı.
Dış ticaret rakamları bize iki ana mesaj veriyor. Yılın son çeyreğinde iç talepte beklendiği gibi güçlü bir canlanma olmuyor. Büyümenin bileşenleri arasındaki dengelenme istendiği gibi güçlü bir ihracat artışı ile değil, mütevazı bir ihracat artışı ve hızla daralan ithalat yoluyla oluyor.
İhracat %12 artarken bu yorum da nereden çıktı demeyin. Dış ticaret performansının daha doğru yorumlanabilmesi için değerli taş ve maden rakamlarına göre düzeltme yapılması gerekiyor.
Kıymetli taşlar ve madenler rakamları hariç bakıldığında Ekim ayında ihracatın senelik büyümesi %11,6’dan %1,7’ye, ithalatın senelik gerilemesi ise %5.6’dan %4.0’e geriliyor.
Değerli taşlar ve madenler hariç balıldığında ihracatın ithalatı karşılama oranı Ekim ayı için %71’den %64’e, yılın ilk on ayında ise %67’den %60’a geriliyor. Benzer şekilde Avrupa Birliğinin ihracatımız içindeki payı Ekim ayında %40’dan %45’e, ilk 10 ayda %38’den %43’e yükseliyor.
Yanlış anlaşılmasın altın ihracatındaki artış olmasaydı cari açıkta yaşanan toparlanma olmazdı demiyoruz. Yılın ilk dokuz ayında cari açığımızda 21 milyar dolarlık çok ciddi bir daralma yaşandı. Parasal olmayan altın ticareti bu daralmanın sadece %40’ını açıklıyor. Geriye kalan 13 milyar dolara yakın daralma ekonomi yönetiminin aldığı önlemlere paralel iç talebin yavaşlaması sayesinde gerçekleşti.
ABD yaptırımları nedeniyle Türkiye’nin İran’a olan ihracatının durması veya sert bir şekilde azalması durumunda 2013 yılında dış ticaret dengesi ve büyümenin dengelenmesi açısından önemli bir farklılık beklemiyoruz. Türkiye ihraç ettiği altını büyük ölçüde ithal etmek zorunda olan bir ülke. 2012 yılındaki büyük montanlı net altın ihracatı ABD’nin yaptırımlarından bağımsız olan arizi bir durum.
Türkiye ekonomisindeki dengelenmenin önündeki engel bizce ABD’nin ekonomik yaptırımlarından değil, Kasım ayında yaşanan not artırımı sonrasında 2013 yılında artması beklenen portföy girişleri ve dış borçlanmadan kaynaklanabilir.
Bunun için falcı olmaya da gerek yok. Gelişmekte olan ülke verileriyle yapılan karşılaştırmalar yatırım yapılabilir notuna ulaşan gelişmekte olan ülkelere para girişinin önemli boyutta arttığını gösteriyor. Borçları imkanları artan ve maliyetleri düşen ülkelerde dış borç ve kredi büyümesindeki hızlı artış cari dengenin bozulmasına yol açıyor.
Söz konusu olumsuz gelişmenin Türkiye’de yaşanmaması için en büyük şansımız ne yaptığını iyi bilen bir ekonomi yönetimimizin olması.
Serhat Gürleyen, CFA
Araştırma Direktörü
Ülkemizdeki arazilerin yabancılara satılması konusunda birçok kişi ülke toprağı satılıyor ve bu geri dönülemez bir yol gibi sözler söyledi. Ki ben böyle düşünmüyorum. Nasıl bizler dünyanın istediğimiz yerinden arazi alabiliyorsak yabancılar da Türkiye’den alabilmeli. Peki Altın’da durum nedir? İran bizim altınımızı alıyor, bu satın alma ile cari açığımız düşüyor fakat bunun olumsuz tarafları var mıdır? Şimdi satılan altını ilerleyen zaman diliminde yüksek fiyattan geri mi alacağız? Ülkeler ellerindeki altını bizdeki gibi kolayca elden çıkartıyorlar mı? Yoksa devletler altın satışında belli bir “tutucu” davranışta bulunuyorlar mı?
Yoksa bizim “Parayı veren düdüğü çalar.” altın politikamız gayet normal mi? çalar.