Bilinen Bilinmeyen…

Bilinen Bilinmeyen…Sene başından beri artan jeopolitik riskler, örümcek ağını hatırlatan Avrupa’nın köklü şirketlerinde ortaya çıkan saadet zincirleri, ve üye ülkelerdeki politik çekişmeler Avrupa ekonomisini raya oturtmaya çalışan Mario Draghi’yi diğer Merkez Bankaları’nın geçtiği kaçınılmaz yola doğru yönlendirmeye yetti. Haziran ayında artan baskılara yanıt vererek piyasaların beklediği adımı atan Draghi Avrupa ekonomisinde eksi faiz dönemiyle yeni bir sayfa açtı. Aynı toplantıda Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (ABS) piyasasındaki alımlarında ilk sinyalini verildi. Ardından, Ağustos ayındaki Jackson Hole’da Yellen’dan beklenen güvercinliği üstlenerek öne çıkan Draghi, ay başındaki AMB toplantısında da faizler dışında somut adım atmayarak kelime oyunlarıyla Haziran toplantısında başlattığı algı yönetimine devam etti.

Eylül ayındaki AMB toplantısında ABS piyasasına ek olarak RMBS ve bankaların bilançolarında taşıdıkları Teminatlı Tahviller (Covered Bonds)’de planladığı alım programının havuzuna ekleyen Draghi, basın toplantısında ise iddialı bir hedef belirledi;  Avrupa Merkez Bankası’nın bilanço büyüklüğü tekrardan 2012 yılındaki seviyeye yükseltilecek.  Bu demek oluyor ki AMB’nin mevcut 2 trilyonluk bilanço büyüklüğü €1 trilyon yükseltilerek €3 trilyon seviyesine çıkartılması hedeflenmekte.  Peki bu iddialı hedef nasıl gerçekleşecek? Haziran ayında açıklanan ve ilki 18 Eylül’de yapılacak Şartlı Uzun Vadeli Refinansman (TLTRO) ihaleleriyle konut dışı sektörlere yönelik kredi piyasasını canlandırmak için kaynak sağlayacak AMB, €250 milyarlık piyasa beklentisine karşın iki ihalede €400 milyar likidite vermeyi öngörmekte. Diğer taraftan ülke borçlanmalarını kapsam dışında bırakarak ABS benzeri kıymetlerde planladığı tahvil alımlarıyla ümit ettiği bilanço büyüklüğüne ulaşmayı hedeflemekte. Ancak, normal tahvillere göre fiyatlaması daha karmaşık olan ABS piyasalarında Ağustos ayında Blackrock’u danışman olarak görevlendiren AMB, ikinci piyasası dar ve özellikle 2008 likidite krizi sonrası gerileyen ihraç tutarlarıyla sığlaşan suda yüzme bilmeyen bir tavır sergiliyor.

Bildiğimiz konulara bakarsak, Avrupa seküritizasyon piyasasının büyüklüğü 2009 yılından beri €829 milyar gerileyerek 2014’ün ilk çeyreği itibariyle €1,4 trilyon seviyesinde. İngiltere’yi bu resmin dışına çıkarttığımızda ise havuzun büyüklüğü €1 trilyona düşüyor. Bu kalem içerisinde AMB’nin hedeflediği ABS, RMBS ve KOBI seküritizasyonlarının büyüklüğü ise yaklaşık €860 milyar. Otomotiv kredilerine bağlı ABS’lerde sürpriz olmamakla beraber Almanya %46’lık pay ile öndeyken, RMBS kıymetlerinde ise Hollanda, İtalya ve İspanya’nın toplam payı %54.  KOBI seküritizasyonlarında ise %53’lük pay ile Avrupa’nın sorunlu ülkeleri İspanya ve İtalya, AMB programıyla canlandırılmayı bekleyen ekonomilerin başında geliyor. Diğer taraftan likidite krizi sonrası getirilen sermaye sınırlamaları ve gerçekleştirilen stres testlerinin baskıları nedeniyle bankaların bilançolarında taşımak zorunda olmalarından dolayı tercih etmedikleri Teminatlı Tahvillerin Avrupa’daki piyasa büyüklüğü €1,5 trilyona geriledi.  Amerika tahvil piyasalarının büyüklüğünün $39 trilyon olduğu göz önüne alındığında, ve hali hazırda Avrupa seküritizasyon piyasalarına yatırım yapan fonların şikayet ettiği likidite darlığı eklendiğinde bilinen bilinmeyenlerle AMB’nin agresif bilanço büyüme hedefi şimdiden sorgulanmaya başlandı.

vadesi gelmemiş tahviller

2 Ekim’de Draghi’nin detaylarını paylaşacağı tahvil alımları hakkında bugün bilmediklerimiz ise, toplam ne kadarlık alım yapılması hedeflendiği, hangi vade ve kredi notuna sahip kıymetlerin tercih edileceği, güvenli dilimler dışında kalan kısımların da alım programına eklenip eklenmeyeceği, AMB taahütüyle yeni seküritizasyonların artıp artmayacağı, AMB’nin tecrübesi olmadığı bir piyasadaki alımlarının ne kadar ekonomik değer yaratacağı… Diğer taraftan teminatlı tahvillerde ise bankaların Basel kuralları nedeniyle bilançolarından çıkarmaktan memnun olacakları tahviller karşılığında alacakları likiditeyi tekrardan kredi olarak piyasaya geri döndürmekte ne kadar istekli olacakları gibi çekinceler, Draghinomics’i gözleri bağlı bir okçuya çeviriyor.

Euro Bölgesi hiç kuşkusuz zor bir dönemden geçmekte ve ortak para birimleri Euro’nun erimesi arada karşılaşacağımız hıçkırıklara rağmen devam edecektir. Her ne kadar Draghi’nin Avrupa ekonomilerini canlandırmaya yönelik çizdiği eskize bağlı olarak çarklar yavaş yavaş yerlerine oturmaya başlasa da, detayların yokluğunda Avrupa ekonomilerinin bu yeni adımlarla düzlüğe çıkacağını beklemek Pollyannanomics’in ötesine geçmeyecektir.

Cüneyt Akdemir

SGMK ve FX Müdürü | Uluslararası Piyasalar

tmfx_banner1

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments